Söze
önce, Vikipedi'den aldığım tiyatro tanımıyla başlamak isterim.
Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.
Benim
tiyatroyu daha çok sevmemdeki en önemli etken oyuncuların canlı
performanslarıdır. Bir filmde yönetmen istediği duyguyu
yansıtabilmek için tekrar tekrar çekim yapabilir; yapılacak bir
hatada yine tekrar çekim yapılabilir. Oysa tiyatro hatalarıyla
birlikte oyuncunun istenen duyguyu aktarabilmesini gerektirir ve bunu
canlı olarak izlemekten daha güzel ne olabilir.
Konu
dışı ama yine çok ünlü bir sanatçının çok bilinen bir
parçasını kaydettiği cdden dinlemek yerine pek bilinmeyen bir
sanatçı olsa da onun canlı performansını izlemek daha keyif
vericidir.
Tiyatroya
dönersek oyuncu tarafından seyirciye aktarılan duyguları canlı
olarak izlerken, onun üzülmesini, sevinmesini, ağlamasını,
gülmesini, kızmasını çıplak gözlerle izlemek de büyük keyif
verir.
Yazının
başlığına gelirsek;
insanların aklına neden hep tiyatro deyince gülmece gelir?
- Yetersiz bir savunma olan, “hayat zaten acı bizde eğlenceli şeyler izlemek istiyoruz”.
-
Tiyatro
hayatı anlamaya çalışmanın özel bir yoludur; hayatı unutmanın
ya da geri plana atmanın bir yolu değildir.
2. Diğer
bir savunma da; “dram, trajedi tarz oyunlardan çok sıkılıyoruz”.
-
Kim dedi
ki hayat hep güzel, adil, eğlenceli diye. Demin de dediğim gibi
tiyatroyu hayatı daha iyi anlayabilmek ve geliştirebilmek
için izlemeli.
Tiyatro
bir kültürdür; hatta üst kültürdür. Sanat insan içindir ama
daha önemlisi sanat sanat içindir. Yapılan sanat eserleri
insanlara sunulmadığı takdirde ne olduğu veya ne anlattığının
ne önemi var. Ancak insanlara anlatırkende sadece onların
beklentilerine hapsolmuş bir eser de olmamalıdır.
Sanatçı
eserini özgür iradesiyle yaratmalı ve bunu insanlarla
paylaşmalıdır. İster beğenirler ve alkışlarlar ister
beğenmezler.
Son
söz, sanat sözünü söyler; anlayan anlar, anlamayan kendi bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder