6 Haziran 2013 Perşembe

Başka Türkiye yok!

Üniversite yıllarında düşüncelerimi bir tez olarak hazırlamak istemiştim. Birkaç sayfa yazdıktan sonra çeşitli sebeplerden bitirmeye fırsatım olmamıştı. Zaten mecburiyetimde yoktu.

Ancak özellikle son on yılda bu düşüncelerimi bir çok arkadaşımla paylaştım. Şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Olabildiğince kısa analtmaya çalıştım ki okumayı pek sevmeyen gençlerimiz sıkılmasın.


Tüm gelişmiş demokrasilerde bu durum halk tarafından kazanılmıştır. Bilinen en iyi örnekler Fransız İhtilali ve Amerikan İç Savaşıdır. İngiltere'de Magna Carta imzalanarak kraliyet yetkilerini meclise devretmiştir.

Biz ise Kurtuluş Savaşının sonunda bir hediye olarak kucağımızda bulduk demokrasiyi. Bir gecede Cumhuriyet kurulmasına karar verilmişti. İyi de, bize hediye edilen şeyin değerini pek bilmiyorduk, diğer hediyelerde de olduğu gibi.

Tam doksan yıldır çekiştirip duruyoruz; herkes kendine göre algılıyor, yorumluyor, uygulamaya çalışıyor ama asla hakkını veremiyordu. O kadar çok çekiştirdik ki (darbeler, muhtıralar, siyasi manevralar, iktidar hegemonyası vs.) her an parçalanacak endişesini hep yaşadık.

Ben hep er geç toplum içinde sınıflar arası bir çatışma olmadan demokrasi bilincinin asla tam anlamıyla yerleşemeyeceğini söylüyor ama Necmettin Erbakan'ın dediği gibi kanlı mı olacak kansız mı bunu bilemiyordum.

Şimdi nasıl başlayıp bugüne kadar nasıl geldiğini ancak sosyal medyadan takip edebildiğimiz Taksim Gezi Parkı hareketinin uzun yıllardır sessiz, suskun ve bastırılmış genç beyinlere uyandırıcı bir etkisi oldu. Zaman ne kadar geçerse geçsin, toplum hareketleri hep genç insanlar tarafından gerçekleştirilir. Kalpleri, ruhları ve fikirleri genç olan bizlerde bu hareketlere destek olabilmek için elimizden geleni yapmaya çalışırız.

Şu anda evlerinde zorla zaptedildiği söylenen insanların fikirleri de çok önemlidir. (Aslında kimse kimseyi zorla zaptedmez, onlardan bazıları sokağa çıktı “kimi destek kimi de engel olmak için” , büyük çoğunluğu ise bu hareketin kendileri için bir tehlike olmadığını gördükleri için sessizce takip etmekle yetindiler.)

Eğer o insanların hak ve hürriyetlerine de bir tepki olsaydı bu hareket; bir fikir çatışmanın olması beklenebilirdi. Ancak son on yıl içinde özellikle başörtüsü konusunda yapılan tüm eylemlerde olduğu gibi her ne kadar ayrım yapılmaya, toplumu kutuplara ayırmaya, biz-onlar olarak hep toplumu bölmeye çalıştılarsa da başaramadılar.

Osmanlıdan kalan en iyi miras çok farklı kimliklere sahip insanların yüzyıllarca birlikte yaşamaya alışmasıdır. Bugün Türkiye'de yaşayan bir Ermeni vatandaşımız: “Bizim Ermenistan'daki Ermenilerle adımız dışında bir bağımız yoktur. Biz Ermeniyiz ama önce Türküz. Bu ülkenin ordusunda askerlik yapıyor, bu ülkede kazanıyor, bu ülkede vergi veriyoruz...”

Sonuç; sınıflar arası olması beklenen çatışmanın artık gerçekleşme ihtimalinin olamayacağı düşüncesindeyim. Yani bu iş kanlı olmayacak. Ancak mutlaka olması lazım. Herkes fikrini söyleyecek ama herkes karşısındakinin fikrini de dinleyecek anlamaya çalışacak; kabul etmese de saygı duyacak. Ve ortak bir potada eriteceğimiz fikirlerin herkese eşit ve yaşanabilir bir özgürlük sağlamasıyla yine kardeşçe, sevgiyle, huzur içinde yaşayacağız. Bunun için tüm içtenliğimizle ön yargıların ardımızda bırakılması gerekmektedir. Bugün bazılarının basit bir hareket olarak gördüğü bu olay çok farklı kesimleri bir araya getirebiliyorsa; ezeli rekabeti bir kenara bıraktırıp omuz omuza birlikte marşlar söyletiyorsa, hiç tanımadığı insanların yardımına koşuyorsa, elindeki suyu yanındaki ile paylaşıyorsa; asla basit bir hareket olamaz. Basit olduğunu düşünenler tarihi bir yanılgının içine düşerler.

Bu yazıyı yazmaktaki maksadım da tam burada beliriyor. Şimdi ne yapmalı; bundan sonra ne olacak. Tarihte her zaman olduğu gibi hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Ancak ne değişecek, ne kadar değişecek, insanlar ön yargılarından ne kadar uzaklaşacak. Klasik bir laf, hepimiz aynı gemideyiz. Rotamız aynı ama yöntemlerimiz, tavırlarımız, davranışlarımız farklı.

Bana göre başkalarının ne yaptığı da önemli olsa da bizler mevcut inancımızı, duruşumuzu, kararlılığımızı koruyacağız. Bu hareketin unutulmamasını sağlayacağız. Biz halkız, halkı unutturmayacağız. Halkını dinlemeyen yöneticilere kendimizi dinletmenin bir yolunu her zaman bulacağız. Her zaman bu kadar büyük tepkiler olmayabilir ama haklı olduğumuz, inandığımız her olayda susmayacağız; konuşacağız, duymazlarsa yine haykıracağız.

Taşlar yerinden oynamıştır. Yeniden dizilecektir; başkalarının dizmesi yerine halkın dizmesinden daha doğru ne olabilir. Önümüzdeki sene seçimler var. O zamana kadar uyumayacağız, uyutmayacağız; unutmayacağız, unutturmayacağız.

Ama en önemlisi diğer yüzde elliyi de uyandırmaya çalışacağız. Bunu asla zorla yapamazsınız. Bıkmadan usanmadan, gerçekleri göz önüne sererek, doğruları anlatmaya devam etmeliyiz.

Başka Türkiye yok!

Hiç yorum yok: