Siyasetin içine aktif olarak girmeyi hiç bir zaman düşünmedim. Hani başbakan olup ülkeyi sen yönetmek istermisin diye sorsalar, istemem. Yapamayacağımdan değil! Bu çok özveri isteyen, özel hayatından fedekarlıklar yapmanı gerektiren ve seni anlamayan insanlara kendini anlatmaya çabalaman demektir. Ben daha etrafımdaki birkaç insana kendimi anlatmakta güçlük çekiyorum; nasıl oldur koca bir ülkeye kendimi anlatırım. İşte yazacaklarım tam da bu konu ile ilgili.
Erkan Ciner
8 Haziran 2015 Pazartesi
18 Ocak 2015 Pazar
İFMC'de Hamdi Gezmiş - Can Dündar ile söyleşi ve imza günü
2015 yılının ilk yazısı ile merhaba...
Tüyap'ta imzalatamadığım Abim Deniz kitabı için üzülmüştüm. Aynı zamanda İFMC nin de üyesi olan Hamdi Gezmiş, Can Dündar ile birlikte yurdun her tarafına imza günü için gittiler; hatta geçen hafta da Kıbrıs'a bile gitmişler.
Bu yoğunluk içinde bizim davetimizi de kırmayıp gelmişler; sağolsunlar...
Çok güzel bir söyleşi oldu; katıldığım için çok memnunum. Tabii ki bu sefer kitabı imzalatmayı başarabildim.
Ve tabii ki imzalı kitabım...
Tüyap'ta imzalatamadığım Abim Deniz kitabı için üzülmüştüm. Aynı zamanda İFMC nin de üyesi olan Hamdi Gezmiş, Can Dündar ile birlikte yurdun her tarafına imza günü için gittiler; hatta geçen hafta da Kıbrıs'a bile gitmişler.
Bu yoğunluk içinde bizim davetimizi de kırmayıp gelmişler; sağolsunlar...
Çok güzel bir söyleşi oldu; katıldığım için çok memnunum. Tabii ki bu sefer kitabı imzalatmayı başarabildim.
Ve tabii ki imzalı kitabım...
16 Kasım 2014 Pazar
Tüyap Kitap Fuarı 2014
Amacım Can Dündar'ın Can Yayınlarından çıkan Abim
Deniz isimli kitabı imzalatmaktı. Tani önce Can Dündar ve Hamdi Gezmiş ile bir saatlik söyleşi vardı. Söyleşinin sonuna yetişebildim. Kurnazlık edip söyleşi bitmeden imza masasına gieyim dedim ki benden önce en yüz kişi bunu akıl etmiş.
Biraz dolaşıp sonra geleyim dedim; yaklaşık iki saat sonra gittiğimde sıra iki katı artmıştı. Umudumu yitirdim, vazgeçtim.
Bu arada dolaşırken Sayın Hayrettin Karaca'yı gördüm, tekerlekli sandalye ile bile olsa gelmişti. Bir çok yazar kitaplarını imzalıyordu; Ayşe Kulin, Ediz Hun vs.
Daha sonra İktisat Fakültesi Mezunlar Camiyeti'nin standına rastladım. Sağolsunlar henüz öğrenci olan gençlerimiz stantla ilgileniyorlardı ama mezunlarımızın ilgisi pek olmamış söylediklerine göre.
Son olarak yine özüm ile ilgili bir stand gördüm; Lazika Yayın Kollektifi. Sohbetimizde amaçlarının daha çok kitap basmak ve bir o kadar okuyucuya ulaşmasını sağlamak olduğunu öğrendim. Hem merakmıdan, hem de destek olma düşüncesi ile iki kitap aldım.
İnsan burada zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlayamıyor. Ancak ayaklarımın ağrısı ve yorgunluk hissi ile saate bakınca "baya olmuş" dedim ve çıkışa yöneldim.
Son söz olarak şunu söyleyebilirim. Tüyap'ta yapılan fuarlar içnde her zaman ziyaretçisinin en fazla olduğu fuar olmuştur Kitap Fuarı; belki bilişim de kalabalık olyordur ama bu kadar değildir sanırım.
Bu biraz yüreğime su serpti. Niçin mi, hala okumayı seven, okumak için buralara kadar gelen insanlar olduğunu görmek çok güzel. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin kitap okumak, sayfalarını parmaklarınla çevirmek başka bir duygu; umarım hiç eksik olmaz...
15 Kasım 2014 Cumartesi
Onlar için yazdıklarım - Erol Manisalı
Çok değerli hocam Erol Manisalı'nın "Onlar için yazdıklarım" kitabını yeni bitirdim. Fikirlerine önem verdiğim hocamın tanınmış bir çok insan hakkındaki düşünce ve değerlendirmelerini okumak çok ilginç oldu. Kitabı okurken genellikle fikirlerine katıldığım hocamla zaman zaman çok sevdiği gibi fikir tartışmalarına hayali olarak katıldım.Kitap, benim için bir çok kişi açısından eksik bilgilerimi tamamlama ya da pekiştirme olanağı sunduğu için; ayrı bir zevk verdi.
Garcia'ya mektup
1904
Rus-Japon harbinden önceydi. Amerikan gazetelerinin birinde ‘Garcia’ya
Götürülecek Mektup’ başlıklı bir yazı çıktı. Yazan tanınmamış bir
muhabirdi. Fakat bu kısa yazının anlattığı gerçekler, yüzlerce kitapla
anlatılanlardan daha derin, daha özlü idi.
Yazı tesadüfen Çarlık Rusya’nın Demiryolları Nazırı’nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarım emretti.
Bu yazı, şimdi Birleşik Amerika’da bütün kara ve deniz kuvvetleri mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur.
Yazı tesadüfen Çarlık Rusya’nın Demiryolları Nazırı’nın eline geçti. Nazır, bütün memurlarının bu yazının kopyasını yanlarında taşımasını sağladı. O sırada Rus-Japon savaşı başladı. Japonlar esir ettikleri Rus Demiryolları mensuplarının hepsini üzerinde bu yazıyı görerek meraka düştüler. Japon Maarif Nezareti bu yazıyı inceledikten sonra birer nüshasının bütün Japon yurttaşlarının okuyup yanlarında taşımalarım emretti.
Bu yazı, şimdi Birleşik Amerika’da bütün kara ve deniz kuvvetleri mensuplarına ve izcilere verilmektedir. Bu bir gelenek olmuştur.
5 Kasım 2014 Çarşamba
Beşiktaş'lı Mehdi'nin öyküsü
İstanbul
viyadüklerin çevrelediği bir örümcek ağıdır. Ağlarına yalnız bahtsızlar
takılır. Parası olmayanların kaderleri değişmese de yerlerinin değiştiği bir
başlangıç, ya da sondur burası.
Hele öğlen kalkan ya da öğlen ulaşan otobüslerin yolcusuysanız bu hayata sarılma direncinizin ilk test yeri yine bu otogardır. Öğlen ezanı okunuyordu. Nisan'dı ama hala kaşkollara sarılmış insanlar, ciğerlerinden çıkan havayı kaşkolün içine üfleyerek ısınmaya çalışıyorlardı. Artvin'e gidecek otobüs yolcuları sigaralarından son bir fırt çekip, otobüsün basamaklarını çıkıyorlardı. Muavin bagaj kapaklarını kapattı, peron görevlisi içerideki yolcuları sayıp, kafasını arka kapıdan uzatıp bağırdı.
“22 numara, 22 numara...”
Hele öğlen kalkan ya da öğlen ulaşan otobüslerin yolcusuysanız bu hayata sarılma direncinizin ilk test yeri yine bu otogardır. Öğlen ezanı okunuyordu. Nisan'dı ama hala kaşkollara sarılmış insanlar, ciğerlerinden çıkan havayı kaşkolün içine üfleyerek ısınmaya çalışıyorlardı. Artvin'e gidecek otobüs yolcuları sigaralarından son bir fırt çekip, otobüsün basamaklarını çıkıyorlardı. Muavin bagaj kapaklarını kapattı, peron görevlisi içerideki yolcuları sayıp, kafasını arka kapıdan uzatıp bağırdı.
“22 numara, 22 numara...”
29 Ekim 2014 Çarşamba
Payidar Türk Cumhuriyeti'nin 91. yıl dönümü hepimize kutlu olsun.
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)




